top of page
Ara
Av. Ahmet Çağrı KARACA

ARAÇ DEĞER VE KAZANÇ KAYBI HALLERİNDE ALACAĞIN LİKİT HALE GELMESİ

Güncelleme tarihi: 6 May 2020


Trafik kazaları sonucu, ticari araçların tamirde kaldığı süre boyunca kullanılmaması sebebi ile oluşan kazanç kaybı ve araç tamir edilse dahi meydana gelen değer kaybının tazmini için uygulamada iki farklı yol izlenmektedir. Bunlardan en sık başvurulanı doğrudan değer kaybı ve kazanç kaybı miktarının ilamsız icra yoluyla takibine başlanılması, diğer yöntem ise haksız fiil sebebi ile oluşan zararın tazmini için dava açılmasıdır. Doğrudan icra yolu ile takip yapılması durumunda karşılaşılan sorunlardan birisi takibe konu alacağın bir likit alacak haline gelip gelmediği ve bununla bağlantılı olarak takibe itiraz halinde, icra inkar tazminatının oluşup oluşmayacağıdır. Eğer ki talep edilen alacak likit hale değilse, takibe konu olamayacağı gibi dosyaya itiraz halinde de icra inkar tazminatına da hükmedilemez.

Likit bir alacaktan söz edilebilmesi için ise; ya alacağın gerçek miktarının belli ve sabit olması ya da borçlusu tarafından belirlenebilmesi için bütün unsurların bilinmesi veya bilinmesinin gerekmekte olması; böylece, borçlunun borç tutarını tahkik ve tayin etmesinin mümkün bulunması; başka bir ifadeyle, borçlunun yalnız başına ne kadar borçlu olduğunu tespit edebilir durumda olması gerekir.

Hal böyle olunca değer ve kazanç kaybı dosyalarında takibe konu alacağın miktarının tarafımızca tespiti veya bilinmesi mümkün olmayıp yargılamayı gerektirdiği görüşü ağırlık kazanmaktadır. Miktarın belirlenmesinde yargılama yapılmadan kullanılabilecek yegane yöntem belki ilgili mevzuattaki kriter ve kat sayılara göre değer kaybını hesaplamak olabilir. Kaldı ki bu yöntemin dahi borçlu tarafından bilinmesi söz konusu olamayacağından alacak hiç bir şekilde likit hale gelmeyecektir. Yargıtay Genel Kurulu'nun bu konudaki görüşü de belirttiğimiz görüşe paralel olup aşağıdaki gibidir.

"...itirazın iptali halinde alacaklının icra inkar tazminatı isteyebilmesi için gerek uygulamada, gerekse öğretide öngörülen alacaktaki "likit" yani muayyenlik ve belirlenebilirlik niteliği ve koşulunun bulunmadığı açıktır. Zira, takip tarihi itibariyle takibe konu alacak miktarının yıpranma değerinin düşülmesi sonucu ortaya çıkacak olması ve bununda teknik bir konu olup araştırmayı gerektiriyor olması ve yukarıda açıklanan; alacağın gerçek miktarının belli ve sabit olması ya da borçlusu tarafından belirlenebilmesi için bütün unsurların bilinmesi veya bilinmesinin gerekmekte olması ve böylece, borçlunun borç tutarını tahkik ve tayin etmesinin mümkün bulunması; başka bir ifadeyle, borçlunun yalnız başına ne kadar borçlu olduğunu tespit edebilir durumda olması ilkesi gözetildiğinde, gerek icra takip ve gerekse dava tarihi itibariyle likit bir alacak bulunmamaktadır.

Hal böyle olunca, davalı/borçlunun icra inkar tazminatından sorumlu tutulması da hukuken olanaklı değildir.

Sonuçta, yerel mahkemenin icra inkar tazminatı isteğinin reddine ilişkin direnme kararı yukarıda açıklanan gerekçeyle doğru olduğundan onanması gerekir. " (T.C. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu Esas No:2010/376 Karar No:2010/397 K. Tarihi:14.7.2010)

Ayrıca bu şekilde açılmış bir takibe itiraz halinde açılacak itirazın iptali davasında, davanın konusu haksız fiilden kaynaklı alacağa ilişkin olduğu nazara alındığında; İİK.' nun 67. maddesinde düzenlenen hükmün yerine gelip gelmediği araştırmasına girmeye gerek olmaksızın; haksız fiilden kaynaklı icra inkar tazminatına hükmedilemeyeceği, gerek öğretide gerekse Yargıtay kararlarında da kabul edilmektedir.

Bu konuda Yargıtay 11.HD.2004/7517E. 2004/7152K. sayılı 28.06.2004 tarihli kararında; 'Haksız fiilden kaynaklanan tazminat davalarında hükmolunacak tazminat miktarı bir tarifeye bağlanmış olsa dahi, bu miktara BK.nun 42,43, ve 44' ncü maddeleri hükümleri gereğince hakimin müdahale ve tazminatın miktarını belirleme yetkisi vardır. Bu nedenle ortada takip tarihi itibari ile likit nitelikte bir alacağın varlığından söz etme imkanı olmamakla İİK.nun 67 nci maddesine dayalı olarak alacaklı davacı yararında icra inkar tazminatına hükmedilmiş olması doğru görülmemiştir.'

Dolayısı ile yukarıdaki Yargıtay kararları da göz önünde bulundurulduğunda, değer kaybı ve kazanç kaybının tazmininde; alacağın doğrudan likit hale gelmediği, bu sebeple takibe konu olamayacağı ve yine aynı sebeple itiraz halinde icra inkar tazminatına hükmedilemeyeceği sonuç ve kanaatine ulaşılmaktadır.

1.182 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör
bottom of page